Yardımın eli kırık değildi. Bakışa merhamet yükleyebilirdik. Fakat bizler artık ben yüklü bir hayat yaşamaya alıştık. Öncelik bizlerin maddi, manevi keyfaniyetiydi. Vermeye olan unutkanlığımız yüzünden aldıklarımızdan da memnuniyetsiz olmuştuk. Fakat hala bunun farkında bile değildik. Bir yoksulu, yetimi sevindirmenin ne olduğunu bile tatmamış, belki de tatmaya bile korkak belki de tattık fakat bize bir kârı olmadı diye uzaklaşmıştık yardıma uzanacak ellerimizden.
Kırmıştık işte isteyerek o çareler bulacak ellerimizi. En başta kendimize gaddardık, en başta kendimizi o kadar almaya muhtaçlaştırmıştık ki bizden başka kimse yardıma muhtaç değil gibi yaşayıp, mekanda ruhumuzu hapsetmiştik. Cok fazla mı seviyorduk kendimizi? Öyleyse neden sürekli dileklerimiz gerçekleşmeden güldüremedik kendi yüzümüzü. Belki paylaşabilseydik yaşlı teyzenin bir poşetini evine kadar taşıma zahmetini; o an yaşamda bizlerinde yapabileceklerini görünce aslında insanın önemini, kendimizin mâhiyetinini anlayacaktık. Belki artık maddi olgularla o kadar boğulmayacak, asıl huzurunun verebildiklerimiz kadarı geldiğinin farkına varacaktık.
Elbette herşey kendinden başlardı. Kendinde çürütürdün tüm estetik manyağı yapıtaşlarını. Gizliden gizliye o yapıtaşları sana derdi ki: sende diğerleri gibi süslü olmalı, sende diğerleri gibi en lüks lokantada yemeli, sende diğerleri gibi en meziyetli yerde evin olmalı, sende spalar yaptırmalı, sende altında şöyle en pahallısından bir aracın olmalı... Bunları hepimiz içten içe arzuluyorduk.
Elbette bunlar olmadan mutlu yaşayanlarımız vardı. Ancak bu tarz fısıltıların esiri olup diğerleri gibi olmadıkça huzura kavuşamıyorduk. Söylesene kendimize iyilik mi yapıyorduk diğerlerine özenerek, diğerleri bize bakışları hayranlık içinde olsun diye bekleyerek? Deneseydin bir kez şuan ki mevcut durumunu kabul etmeyi.
Ve bir kez gerçekten isteseydin kışları odun bulamayıp ısınamayanlara koşmayı. Maddi manevi yetersiz kalsan da verseydin bir yetime sıcak gülüşünü. Tatsaydın beraber olabilmenin ancak ve ancak içten yardımlaşmalarla olabileceğini. Ve bir kez olsun uzaklaşsaydın herşeyi var olanların ortağı olma deliliğinden. Bir kez olsun yoksulu, zengini seni kabul etsin, sana hayran olsun diye değil de, sen kendini kabul edip uzatabilseydin elini bir gözyaşını silmek için. Ve beklentisiz silip o yaşı dönseydin arkanı, girseydin iç alemine ve baksaydın kalbin filtrelenmesine.. Bak nasıl huzur doluyor yürek sadece beklentisiz bir içten el tutuş ile. Ne demeli şimdi... Yardımın elini kırmalı mı.?