Hızla akıp giden zamanın kırbacına kim dayanabilir? İslam Aleminin içinde bulunduğu dağınık ve perişan hali, hepimizin yüreğimizi dağlamakta, bizleri acılara gark etmekte. Filistinden, Suriyeden, Doğu Türkistandan yükselen feryatlar vicdanımızı dağlamakta ve Arş-ı Alaya ulaşmaktadır. Zalimler ellerindeki her çeşit silah ile ölenin kim olduğuna bakmaksızın ve en küçük bir merhamet örneği bile göstermeden mazlum kadınları, sabi çocukları ve yaşlı-genç demeden erkekleri katletmektedir.
Böyle durumda bizim elimizden bir şeyin gelmemesi, Ensar olmanın hakkını veremeyişimizin mahcubiyeti ayrı bir acıdır. Müslümanlar, bin bir parçaya bölünmüş olmanın, çıkar çatışmalarının, sen-ben kavgalarının, duyarsızlıklarının bedelini bin bir çilelerle öderken bizim ülkemizde bulunan Suriyeli Dindaşlarımıza bakışımız ise, ayrı yakıyor içimizi.
Bu olanlar karşısında gönlümüz, Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerimin Ali İmran Suresinin; İnkâr edenlerin (Refah içinde) diyar diyar gezip dolaşması, sakın seni aldatmasın. Onların az bir faydalanmadan sonra varacakları yer Cehennemdir. O ne kötü varış yeridir, fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için Allah tarafından bir ikram olarak altlarından ırmaklar akan, ebedi kalacakları cennetler vardır.
Salih kimseler için, Allah katındaki daha hayırlıdır Ayetleri içimize inşirah veriyor. Hal böyle iken hilafetin son temsilcisi olan Abdülhamid Hanın (Cennet Mekân) yaşadıklarına bakıp bu gün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana destek vermek, manevi ve milli bir meseledir. Cumhurbaşkanımızın liderliği dünyayı kendine hayran bıraktığı ayrı bir yerde dursun, zalimin zulmüne baş kaldırıp dünyanın yüzüne haykırması ayrı bir düşmanlık kazandırmıştır.
Ay yıldızlı Bayrağımız tüm İslam Aleminin sancağı olmuştur. Bizler, küfürle, İslam düşmanlarıyla, zalimlerle mücadele etmek istiyorsak, önce İmani, sonra da milli olmak ve dik durmak zorundayız. Hal böyle iken içimizde yaşananları göz ardı etmememiz neler oluyor, niçin oluyor ve kimler yapıyor? diye geniş bir perspektiften olaylara bakmamız gerekir.
Geçmişin bilmeyen bir millet, geleceğini bilmez! Bu düstur ile hareket edersek, daha kolay mesafe alırız. Dilerseniz, zamana tersten bakalım ve bu gün neler oluyor diye bir irdeleyelim. Bu gün yaşananlar ve Ülkemizin Cumhurbaşkanına yapılan saldırılar Abdülhamid Hana yapılanların ve yaşananların aynısıdır. İç ve dış bağlantılarda hedeflenen amaç aynıdır.
Cumhurbaşkanımızı devirmektir. Çirkin propagandalar ile diktatör yakıştırmaları ve mal varlığı gerekçe gösterilerek üzerine gitmeleri aslında tamamen bahanedir. Alt yapısıyla, üst yapısıyla güçlü bir Türkiye var, yeniden güçlenen Türkiyenin, egemen güçler karşısında, el pençe divan duruma getirmenin gayretleri vardır. Biz geçmişimizde hilafetin son temsilcisi olan Abdülhamide oynanan oyunlardan ders almalıyız ki, kaybedilen 12 bin 200 kilometre kare toprağın geriye kalan son parçası olan Türkiyeyi kaybetmeyelim.
İşte bu nedenle yazımın başında dediğim gibi Var olmak mı, yok olmak mı, zamanın kırbacına karşı, İman dolu göğsümüz ile direnmek, zalimin zulmüne karşı durabilmek esastır. Abdülhamit Han ve Recep Tayyip Erdoğan bizim için yaşanan derstir ve olup bitenleri iyi görmemiz gerekiyor ki var olalım diye düşünüyorum. Selam ve Dua ile.