İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu@[email protected])
Ruşen Arslanın DDKO hakkında yazdığı kitaptan başından beri haberdarım. Kitap yayınladıktan sonra sosyal medya üzerinden kendisini kutladım. Bunun yeterli olmayacağı ortadaydı. Çünkü bu kadar büyük emekten sonra biraz daha kapsamlı kutlamak ve yazılanları değerlendirmek gerekirdi. Ayrıca dışarıdan da, bu konuda bir şey yazmayacak mısın? Diye soruluyordu. Dostlar bu sorularında da haklıydılar. Çünkü DDKO hakkında bu kadar kapsamlı bir kitap yazılmışken, sağ olan DDKO Kurucu, yönetici, üyelerinin mutlaka bir şeyler de demeleri gerekirdi. Ben bunun bir vazife olarak da kabul ediyorum. Ayrıca birçok dostum yazacaklarımı da merakla beklediklerini söylüyorlardı ve beni baskı altına da alıyorlardı. Ama başka yoğun işlerim, yazımlarım, kitabı geç okumama ve kitap hakkında geç yazmama sebep oldu. Kitabı derinlikli okuduğumu da söyleyemem. Onun için kitap hakkında geç yazdığım için de, başta Ruşen Arslan, dostlar ve arkadaşlar beni bağışlasınlar.
ÖNCELİKLE BELİRTEYİM HERKESİN DDKO HAKKINDA YAZMAYA HAKKI VAR. RUŞEN RASLANIN HAYDİ-HAYDİ HAKKI VAR. AYRICA RUŞEN ARSLAN BİR DDKO KURUCUSU VE ÜYESİ GİBİ MUAMELE GÖRMEYİ HAK ETMİŞ BİR İNSAN.
Bir kesim dost ve arkadaşlarda, Ruşen Arslan DDKO Kurucusu ve üyesi değildir. Bundan dolayı DDKO hakkında yazmamalıdır düşüncesine sahipler. Bu düşünce kökten sakat ve yanlıştır. Herkesin her konuda yazmaya hakkı var. Bu doğru sadece DDKO hakkında değil, diğer konularla ilgili de geçerlidir. DDKO konusunu sadece Kürtler de yazma hakkına sahip değiller. Başka milletlerden yazarların,araştırmacıların da yazmaya hakları var. Üstelik DDKO konusunda yazan Türkler ve diğer milletlerden yazarlar ve araştırmacılar da var.
Farz edelim ki DDKO hakkında 50 yıl sonra kitap yazılmak istense, o zaman DDKO kurucuları ve yöneticileri ortada olmayacaklar.
Ayrıca altını çizerek belirteyim, Ruşen Arslan DDKO kurucusu, yöneticisi, üyesi olmamasına rağmen, 12 Mart 1971 Darbesi Döneminde DDKO hakkında yaptıkları, Onun DDKO kuruculuğu ve üyeliği muamelesi görmesini bize anlatıyor. Benim şahitliğim ve birçok Kürt yurtseveri insanın da şahitliği bunun böyle ifade edilmesini doğruluyor.
Daha önemlisi: Komal-Rizgarî-Ala Rizgarî Hareketi kendisini, siyasi bir örgütlenme ve hareket olma bağlamında bir anlamda DDKOnun yeni bir tarzda, yeni bir düzeyde ve kapsamda devamı olarak görür. Ruşen Arsan da Komal-Rizgari Hareketinin kurucularından biridir. Bu bağlamda da DDKOlu olmayı hak ediyor.
KİTAP BÜYÜK ZAHMETLERLE YAZILMIŞ. RUŞENİN ELİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK DİYORUM. ONUN ZAHMETİNA KATLANAN DEĞERLİ ABLAMIZ GÜLSERENE DE SAYGILARIMI İLETİYORUM.
Ruşen Arslan, kitabın sunuş yazısında kitabın nasıl hazırlandığını ve ne kadar sürede hazırlandığını anlatıyor. Kitap 4 yılda hazırlanıp kamuoyuna sunuluyor. Bu süre çok bilinen bir konuda uzun bir sütre kabul edilebilir. Ama biz Kürtlerin koşullarında bu süre uzun sayılmaz. Çünkü çok bilinen konu ile ilgili olarak belgeleri bulmamız bile olanaklı değil. Bu Ruşen Arslanın DDKO Kitabı için de haydi-haydi geçerli.
Bilindiği gibi bizim belgelerimiz, arşivlerimiz, kütüphanelerimiz hem askeri darbeler döneminde ve hem de ara dönemlerde sürekli bir şekilde, hem de bir de birkaç kere kıyıma uğramaktadırlar. Ruşen Arslan sunum yazısında DDKOya ilişkin kapsamlı dosya ve belgeleri ne kadar zorlukla ve ne kadar maddi bir yükle elde ettiğini yazıyor. Ruşen Arslan!ı bundan dolayı da kutluyorum.
Bu belgelerin hepsinin dijital dünyada tüm Kürtlere sunulması da ayrıca değerli ve büyük bir öneme sahiptir. Ruşenin bu hareketi ve çalışması DDKOyu bence kalın hatlarla toplumsallaştırmış ve tarihsel kılmıştır. Bundan dolayı da bir DDKO kurucusu,yöneticisi olarak ona teşekkürlerimi ve minnetarlığımı ifade etmeyi bir görev kabul ediyorum. Onun büyük zahmetlerine her dönem katlanan Gülseren Ablamıza da saygılarımı iletiyorum.
DDKO KİTABININ HAZIRLANMASINDA BİRÇOK İNSANA BAŞVURMASI VE ONLARIN GÖRÜŞLERİNİ KISMİ DE OLSA KİTABA AKTARMASI, TANIKLIKLIKLARI, KİTABA FARKLILIK VE RENKLİLİK KATMIŞ
Ruşen Arslanın DDKO kitabı incelendiği zaman, görülecektir ki sadece belgelere; DDKOyı inceleyen, tanımlayan kitaplara, yazılara da başvurmuyor. Aynı zamanda kendi tanıklıklarını da kitaba katıyor. Onun ötesine geçerek DDKO Kurucusu,yöneticisi, üyesi kişilere başvuruyor; Onların görüşlerini de bir ölçü de kitabına aktarıyor. Bunun yanında DDKO kurucusu, yöneticisi olmayan, DDKO destekleyicisi ve taraftarı Kürtlerin de görüşlerini alıyor.
Benim de görüşlerimi yazılı ve telefonda sözlü aldı. Ben de yazılı ve sözlü görüşlerimi belirtirken sınırsız bir yaklaşım içinde oldum. Bildiklerimi olduğu gibi aktardım.
Bu DDKO kurucularının yöneticilerinin, üyelerinin görüşlerinin; dışarıdan kişilerin görüşlerinin aktarılması,farklı görüşleri anlattığı gibi, kitaba bir renk de katmış. Kendi tanıklıklarını da aktarmış olması ayrıca kitaba değer kazandırmış.
RUŞEN ARSLAN DDKO KİTABINI HAZIRLARKEN OBJEKTİF OLMAYA ÇALIŞMIŞ
Ruşen Arslanın DDKO Kitabının eksiklikleri de olsa, farklı ve katılmadığımız yorum ve tespitler de olsa, Ruşen Arslanın kitabı hazırlarken objektiflik kriterine uygun hareket ettiğini söyleyebilirim. Bunu önemsiyor ve bu yaklaşıma değer veriyorum. Bu objektif yaklaşım, yanlı olmamayı ortaya koymuş. Farklı yorum ve tespitlerin olduğu gibi kitaba aktarılmasını sağlamış. Bu başlı başına bir olumluluktur.
VERİLİ DURUMA GÖRE DDKONIN TANIMLANMASINDAN YOLA ÇIKARAK ORTAYA ÇIKAN KİTABIN İSMİ OLDUKÇA İSABETLİ
Ruşen Arslan, DDKOyu Ömrü Kısa Etkisi Büyük Kürt Örgütlenmesi olarak tanımlıyor. Kitap incelendiği zaman, bu tanım aynı zamanda kitaba isim olacak bir tanım. Bana göre de oldukça isabetli bir tanım.
DDKOnın bu tanımı hak etmesinin nedeni ve Ruşen Aslanın da kitabına uygun gördüğün isim: DDKOnın kuruluşunda Türk ve Kürt kamuoyunda yarattığı bomba etkisidir.
DDKOnın amacının realist ve Kürt milletinin haklarını savunmayı benimsemesidir.
Resmi devlet ideolojisi, devletin kurumsallığı çerçevesinde yok sayılan Kürt milletinin varlığını ve haklarını gündeme taşımasıdır.
En önemlisi de, her fikirden Kürdün örgütü olmasıdır. Başka ifadeyle her ideolojik görüşte olan kürdün kendisini DDKOda ifade edebilmesi ve rahat görmesidir.
Yaptığı çalışmalar ve özellikle komando operasyonlarına ve zulmüne karşı yürüttüğü anti-militarist çalışmalarıdır.
Kısa sürede Kürtlerin gönüllerinde taht kurması ve desteğinin kazanmasıdır.
DDKOnun ortak milli değer ve örgüt olmasıdır.
12 Mart 1971 Askeri Darbesinden sonra cezaevinde ve mahkemede verdiği hukuki ve siyasi mücadeledir.
Mahkemede yaptığı siyasi savunmalardır.
1974den sonra Kürdistanın Kuzeyinde milli hareketinde yenibaharında, birçok örgütün kurulmasını etkilemesidir.
Yaygın milli ve toplumsal bir ruh ve bilincin yayılmasını sağlamasıdır.
İyi ki Ruşen Arslan kitabına bu kadar isabetli bir isim seçmiş ve DDKOya yeni bir tanım daha getirmiş.
DDKO VERİLİ DURUMUN ÖTESİNE UZATILIR VE ASKERİ DARBE TARAFINDAN ÖNÜ KESİLMESEYDİ HEM ÖMRÜ UZUN VE HEM DE KENDİSİ BÜYÜK OLUR VE DAHA FARKLI TANIMLANIRDI
DDKOların Türk metropol merkezleri olan Ankara ve İstanbulda kuruluşundan kısa bir süre sonra, Kürdistanın birçok il ve ilçesinden DDKOların kuruluşu talepleri geldi.
Bu talepler, durumun netleşmesini beklemek, gelecek tehlikeleri Ankara ve İstanbul DDKOle bağlamında görmek amacıyla bekletildi. 1970 yılının ortalarından itibaren kuruluşu için genel bir uzlaşma sağlandı. Ondan sonra da 5-6 aylık süre içinde Ergani, Silvan, Kozluk, Diyarbakır, Batmanda DDKO kuruldu.
DDKOlar 12 Mart Askeri Darbesiyle önü kesilmeseydi ve kapatılmasaydılar, Kürdistanın birçok başka il ve ilçelerinde kurulacaklar ve daha büyük bir kitle desteği kazanacaktı.
DDKO HAKKINDA BİRÇOK YAZI YAZILMASINA VE ARAŞTIRMA YAPILMASINA, EN ÖNEMLİSİ KOMALIN DDKO DAVA DOSYASI OLMASINA RAĞMEN, RUŞEN ARSLANIN KİTABI, DDKO HAKKINDA BAŞVURULACAK EN DERLİ-TOPLU KİTAPTIR
Bilindiği ve sabit olduğu gibi, DDKOnun kuruluşundan ve 1974 yılından sonra yoğunlaşmak üzere birçok yazı, araştırma ve belge yayınladı.
Komal Yayınevinin yayınladığı DDKO Dava Dosyası en kapsamlısıdır.
Bunun dışında kendisini DDKOya dayandırdığı ve diğer Kürt birikimlerini de önemsediği ve içine aldığı için Komal-Rizgarî-Ala Rizgarî, kurucuları ve üyeleri DDKOyu sürekli güncel olarak ele aldılar. Bu konuda sürekli yazılar yazıldı.
DDKO konusunda birçok makale ve araştırma yapıldı. Ben de bu konuda yüzlerce sayfayı bulan yazılar makaleler yazım. Özgür Üniversitenin Resmi Tarih Tartışmaları-6. Kitabında, Tarihte Kürtler Faslında 43. Sayfalık yazım ve Bîrin sorularına verdiğim 50 sayfadan fazla yazılarım var. Bu yazılarımdaki kurguyla, Ruşen Arslanın DDKO kitabındaki kurgu arasında bir paralellik ve ortaklık var. Bunu da doğal karşılıyorum. Çünkü Ruşen Arslanla DDKOyu birlikte yaşadık, birlikte yıllarca örgütsel ve siyasi çalışmalar yaptık. Karşılıklı görüş alış-verişlerimiz oldu. Rizgarî Yazı Kurulunda birlikte çalıştık. Türkiyenin ve Kürdistanın çok temel stratejik konularında, diğer kurul üyeleriyle (Mümtaz kotan, Orhan Kotan, İsmail Beşikçi, Mehmed Uzun, Hatice Yaşar, Ali Yılmaz Balkaş, İkram delen) birlikte dosyalar oluşturduk, kamuoyuna sunduk. Bu oluşturduğumuz dosyalardaki görüşler, Kürt kamuoyunu çok etkileyen,Kürt zihin dünyasından değişimlere yol açan, halen de Kürdistanın Kuzeyindeki düşünce dünyasında etkileri süren dosyalardır. Bütün bunlardan dolayı,karşılıklı etkilenmelerimiz kadar doğal ve normal bir şey olamaz.
DDKO konusunda makale ve yazı yazanların bir kesimi de Kürt menşeli olamayan yazar ve araştırmacılardır.
Yakın tarihte BÎR Dergisi DDKO konusunda iki kitaplık dosya oluşturdu.
Ruşen Arslanın DDKO kitabı bütün bunları aşan, kapsamlı, önemli ve ulaşılması zor belgeleri içeren, DDKO bağlamında arayıp da içine çoğu şeyi bulabileceğimiz, bugüne kadar yazılanların toplamı diyebileceğim bir kitaptır.
Bundan dolayı da Ruşen Arslanın eline ve yüreğine sağlık diyorum.
DDKO KİTABININ FAZLA İLGİ GÖRDÜĞÜNÜ GÖZLEMLİYORUM. BU DA DDKO VE RUŞEN ARSLANIN ÇALIŞMASI HAKKINDA BAZI KRİTERLERİ VE ÖLÇÜLERİ TARİF EDİYOR. BİZİ BAZI SONUÇLARA GÖTÜRÜYOR. OLUMLU BİR DURUMDUR.
Ruşen Arslan DDKO kitabının yayınlanmasından sonra sosyal medya ve dergilerde yazılanlara, konuşulanlara, kritiklere baktığım zaman kitabın çok ilgi gördüğünü gözlemliyorum.
Bu kitabın, Ruşen Arslanın diğer kitaplarından, birçok Kürt yazarın kitaplarından daha fazla ilgi gördüğünü gözlemliyorum.
Bu ilginin, Ruşen Arslanın kapsamlı ve uzun zaman alan çalışmasına olduğu kadar;DDKOdan ileri geldiğini saptamak zor değildir. Bu ilgi DDKOnun hala yaşayan ve Kürtlerin hayal edip de ulaşamadıkları bir örgüt olduğunu gösteriyor. DDKOnın bütün Kürtlerin ortak örgütü ve malı olduğunu ortaya koyuyor. Hayli değer taşıdığını ifade ediyor. Herkesi, her Kürdü şu ya da bu ölçü de etkilediğini gösteriyor.
Bundan dolayı da Ruşen Arslanın DDKO kitabına ilgiyi gözlemliyorum. İyi ki ilgi var.
Bu ilgi aynı zamanda Kürtlerin kendi milli ortak değerlerine sahip çıktığını göstermesi bakımında da sevindiricidir.
Ruşen Aslan buna vesile olduğu için de kutluyorum.
KİTAPTA EKSİK BULDUĞUM TESPİTLER KATILMADIĞIM YORUM-GÖRÜŞLER VAR. BUNU DA DOĞAL VE OLMASI GEREKEN OLARAK TARİF EDİYORUM. BUNDAN DOLAYI O KONULARIN HEPSİNE GİRMEYİ DE GEREKLİ VE DOĞRU BULMUYORUM.
KİTABIN GÖZE BATAN BAZI ZAAFLARININ OLDUĞUNU TESPİT EDİYORUM. KISACA BUNLAR ÜZERİNDE DURMAK İSTİYORUM.
BİRİNCİ ZAAF:Ruşen Arslan DDKO Kitabında, DDKO bağlamında üzerinde atlanmayacak bir konuya ilişkin başlık açıyor. O başlık da, DDKO Sorgu ve savunmalarıdır.
Bu konu, Askeri Cezaevinde de DDKO kurucuları ve yöneticiler atasındaki ayrılıklarda ve tartışmalarda temel ayrıştırıcı bir konudur.
Kürdistanda 1974 sonrası Kürt sosyalistleri arasındaki saflaşmayı ve ayrışmaya temel olan önemli bir konudur. Bu konuyla ilgili benim, başka arkadaşların, yabancı araştırmacıların yazdığı çok kapsamlı yazılar ve incelemeler var.
Aramızda ortak savunma yapıp yapmamakta önemli ve temel bir neden; DDKO Komünü dışındaki arkadaşların sadece ortak savunmayı değil, siyasi savunmayı riskli ve tehlikeli bulmalarıydı. Siyasi savunmanın toplu ya da tek başına, büyük cezalara yol açacağı, gelecek endişesiydi ve korkusuydu.
İkinci neden, Kürdistanda bağımsız örgütlenmeden yana olup olmamakla, Kürdistan milli kurtuluşunu savunmak ve savunmamakla ilgiliydi. Kürdistanda milli kurtuluşu savunmayan, Türkiyeci düşünen, bağımsız örgütlenmeye karşı olanlar, tek tek kişilerin savunmalarına da, ortak savunmaya da karşıydılar.
Peki ne oldu da daha sonra bizim dışımızda bir grup insan ortak savunma yaptı?i Bunun nedeni, cezaevindeki iç ideolojik mücadele sonucunda tutuklu kitle ve dışarıdakiler karşısında itibarsız görülmeleri oldu. Bundan dolayı onlar da ortak savunma yapmak zorunda kaldılar.
Kitapta,Ortak savunmam yapılmamasında Dr. Tarık Ziya Ekincinin başını çektiği Türkiyeci Doğulular Grubunun negatif rolüne dokunulmaması da anlaşılır bir şey değildir. Biz öncelikle ortak savun önerisini Dr. Tarik Ziya Ekinciye götürdük. O, Ortak savunmayı büyük bir tehlike, herkesi krimalize edecek bir olay olarak nitelendirdi. Ortak savunmaya karşı kampanya başlattı.
Bu anlayışın sonucudur ki, daha az ceza almak için olmadık şeyler yapıldı.
Yoksa kitapta belirtildiği gibi sorun soyut bir ortak savunma sorunu değildi. Ruşen Arslanın bildiği bütün bu gerçekleri açıklamamasına şaşırdım.
DDKO Komünü dışında ortak siyasi savunma yapan arkadaşların, bizim avukatlarımızı (Ruşen Arslan da içinde olmak üzere), canı-dişine takan, biz tutuklalar gibi savunmalar yapan avukatlarımızı avukatlıktan azletmeleri de bunun içindi. Diğer bazı avukat arkadaşlar da bizim avukatların kurbanları oldular. Onlar da ismi geçen arkadaşlar tarafından ret edildiler.
İKİNCİ: ZAAF:1974 Yılından sonra Kürdistanın Kuzeyinde milli hareketin örgütlenmesi açısından yeni bir dönem açıldı. Ben buna Kürdistandaki milli hareketin 3. Baharı Dönemi diyorum. Bu dönem, DDKOnın bütün süreçlerinden derinden etkilenen bir dönem. Bu dönemde kurulan yeni örgütlerin (TKSP-KAWA-BİR ANLAMIYLA KİP) kurucu ve yönetici üyelerinin önemli bir bölümü DDKO kurucu üyelerinden oluşuyor. Ama bu örgütlerin DDKOya sahip çıkmadıkları görülüyor. Bu konu, kitapta bir başlık altında genel hatlarıyla incelemeye tabi tutulmalı ve nedenleri açığa çıkarılmalıydı diye düşünüyorum.
ÜÇÜNCÜ ZAAF: Dr. Tarık Ziya Ekincininin başını çektiği Türkiyeci grubun DDKOlara yaklaşımlarındaki ikircikli yapıya, onların Kürt milletinin haklarının savunulmasından öteye ant-faşist mücadelede DDKOyu koç başı olsun diye desteklediklerini de inceleme dışı tutmuş.
Bu konuda yazılmış yine yığınla yazılar var. Dr. Tarık Ziya Ekincinin kendi yazdıkları ve yaklaşımı var. Benim Dr. Tarık Ziya Ekinci ile konuyla ilgili polemiklerim var.
DDKOların Kürdistanda geç ve Diyarbakırda en son kurulmasının nedeni, TİP içindeki ve Dr. Tarık Ziya Ekincinin liderliğini yaptığı Doğulular Grubu oldu. Onlar Diyarbakırda DDKOnun kuruluşunu, TİPin gelişmesinin önüne geçeceğini, TİPi etkisiz hale getireceğini düşünerek, DDKO kuruluşuna karşı çıktılar.
Ne zaman ki, sivil faşist hareketi TİP ile engelleyemez oldular, o zaman DDKOnun kuruluşunu desteklediler. Bunu da Dr. Tarık Ziya Ekinci Ankara Ulucanlar Kapalı cezaevine gelerek bana iletti.
Ben de, amacımız farklı olmakla birlikte, DDKOnun kuruluşunda birleşmiş olmamız olumludur dedim.
Bu konuyu birkaç sefer yazdım.
Kitapta bu konuda gerekli aktarımlar ve analizler yok.
DÖRDÜNCÜ ZAAF:KOMAL-RİZGARÎ-ALA RIZGARÎ Siyasi Hareketleri, DDKO-Komününde temellenerek,geçmişte başka Kürt örgütlerinde çalışan ve bağımsız Kürt yurtseverleriyle birleşerek oluştu. Dolayısıyla DDKOyu her zaman ve şimdilerde savunmaya devam ediyorlar.
DDKO kitabında bu konuda bir başlık açılmaması büyük bir eksikliktir diye düşünüyorum.
TEMEL SORUNLU BİR YAKLAŞIM:Kitapta Kürt hareketinin iki damarından bahsediliyor. Bu damarlardan birinin de TİP içindeki Doğulular Grubu olduğu belirtiliyor. Bu doğru olmayan bir tespittir. Doğulular Grubu, Türkiyeci, Kürdistanın bağımsızlığına, Kürtlerin bağımsız örgütlenmesine karşı olan bir gruptur. Bu nedenkle bu konu çok tartışma götürecek bir konudur.
Diyarbekîr, 19 Kasım 2020