Televizyonda yaptığı programlar ile milyonlarca seveni bulunan Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu bilindiği üzere corona virüsüne yakalanmıştı.
Milyonlarca seveni bulunan isim günlerdir konuşulan sağlık durumu hakkında vatandaşlara açıklama yaparak karantina odasından yazı gönderdi. Peki; Nihat Hatipoğlu'nun sağlık durumu nasıl oldu? Nihat Hatipoğlu karantina odasından yazdı...
Televizyonda yaptığı programlarla büyük beğeni toplayan Prof. Dr. Nihat Hatiipoğlu koronavirüse yakalandı. Dünyayı kasıp kavuran bu salgın ne yazık ki Nihat Hatipoğlu'nu da etkisi altına aldı. Günlerdir sağlık durumu hakkında açıklama araya vatandaşlara bizzat Nihat Hatipoğlu tarafından açıklama geldi. Hatipoğlu sosyal medya hesabı Twitter'dan bu satırları paylaştı.
Nihat Hatipoğlu son durumu anlattı: Evde karantinada olduğum odadan yazıyorum...
Geçtiğimiz günlerde koronavirüse yakalandığını duyuran Nihat Hatipoğlu son durumunu bugünkü köşesinde yazdı. 'Sevgili dostlar. Evde karantinada olduğum odadan yazıyorum' diye sözlerine başlayan Hatipoğlu yaşadığı süreci anlattı. İşte Nihat Hatipoğlu'nun açıklamaları...
Sevgili dostlar. Evde karantinada olduğum odadan yazıyorum. Aslında çok dikkatli olmama rağmen koronaya yakalandım. Doktorların teşhisi böyle. Süreçle ilgili birkaç uyarıda bulunmak istiyorum en azından, belki size faydası olur. Dostlar. Lütfen işi ciddiye alın. Şakaya gelir yanı yok. Bende sıtma ve ateşle başladı. Sonra mafsal ağrıları bunu takip etti. Tabii bir de iştahsızlık. Bademciklerimdeki iltihaba yorduğum için danışarak antibiyotiğe başladım. Ama 8 gün geçmesine rağmen bir gram düzelme olmadı.Özellikle 8. günden sonra sabahları berbat bir bulantı hissi başladı. Kusamıyorsunuz. Ama duramıyorsunuz da. Bu durumda "Hastaneye götürün" dedim. Daha önce yaptığım testler negatif olduğu için çok da telaşlanmamıştım. Hastahanede tomografiyi bile zor verdim. Zira bulantı devam etti. Sonra doktorum geldi ve "Koronasınız" dediler. Akabinde 5 günlük Sağlık Bakanlığı'nın öngördüğü ilaçları kullandım. Bugün biraz düzeldim. En azından biraz yemek yedim. Rabbimden bana da bütün hastalara da şifa dilerim.
Yüzbinlerce dua dua dua... Hasta ne yapar? İlaç kullanır ve dua ister. Ben de dua istedim. Sosyal medyadan. Bir gün içinde yüzbinlerce dua zinciri kuruldu. İnsanlar evlerde toplandılar. Hatimler, salatlar, esma zikirleri, Yasinler, Tebarekeler. Öyle bir hal oluştu ki, Allah'a yemin olsun ki bunun yüz binde birini ummazdım. Çocuklar arıyor. Videolar gönderiyorlar.
80 yaşındaki ihtiyarlar göz yaşlarıyla dualar gönderiyorlar. Genç delikanlılar. Bilmediğim insanlar. Allah bizim ömrümüzü size versin diyorlar. Ki buna kesinlikle hayır. Böyle dua etmeyin. Bu doğru değil diyerek düzeltiyorum. Ama tarif etmem mümkün değil. Evde toplanan beyler telefonun sesini açıp dualar ediyorlar. İlk kez bu kadar insanımızın bu kadar ağladığına şahit oldum. Ben sıradan bir insanım. Sade, kendi halinde. Hiçbir iddiası olmayan. Beklentisi de olmayan. Ama bu sevgi, dua, yakarışı hak edecek ne yaptım. İki gündür bunu düşünüyorum.
İnsanlar benim gönülden yaptığım hizmeti Allah'ı ve peygamberini sevdirdiğimi biliyorlar. Bütün bunlar bunun karşılığı. Hak etmesem de. İnanın ki, buraya yazdıklarım yaşananların binde biri bile değil. Bu arayanların sağı-solu, şuncusu buncusu yok. En farklı gruplar. En sivri insanlar. Telefonu açıp hüngür hüngür ağlamakta konuşamayıp telefonu kapatanlar.
Engelli gençler var. Yatağa bağımlı. Onlarca video geldi onlardan. Aman Rabbim, nasıl dua ediyorlar. Ermeni bir vatandaşımız, "Müsaade eder misiniz mum dikip dua edeceğim" dediler. Allah hakimlerin hakimidir. Geleceğimiz Rahman'ın iki parmağı arasındadır. Biz hayatta oldukça Rabbimizi ve Muhammed'imizi anlatacağız. Ölüm gelinceye kadar. Hepinize teşekkür ederim. Siz o kadar güzelsiniz, çoksunuz, gürül gürülsünüz ki iflah olmaz müptezellerin adı bile zikre değmez. Rabbime hamd ederim. Sevgili sultana salat ederim. Ve size, hepinize teşekkür ederim.
Ve bu son cümle: Hepimiz öleceğiz. Hastaya ve ölüme sevinenler de ama ne yazık ki çoğu berbat bir hüsran yaşayacak. Hele de Allah'a, peygamberine, ezanına, dinine düşman olanlar gökte ve yerdeki her zerre sayısınca yemin ediyorum ki feci yanılacaksınız. Feci perişan olacaksınız. Dönüş de yapamayacaksınız. Sesiniz duyulmayacak. Perişan olacaksınız. Ahirette. Hiç ummadığınız yerde, orada yüzünüze bakılmayacak. Paçavra gibi savrulacaksınız. Paçavra. Paçavranın bile kıymeti var. Paçavra bile sizden kıymetli olacak. Çok yanılacaksınız. Yazın bunu bir kenara. Yaşayarak göreceksiniz. Siz kaybettiniz. Kaybettiğinizi anlamadan böyle yaşayacaksınız. Akıbetinizi görünce bugünleri çok arayacaksınız.
Hastalığımıza sevinen ve sevinç narası atacak kadar vicdansızlaşan gruba gelince. Ne sandınız. Biz öleceğiz siz yaşayacak mısınız? Düşmanının hastalığına, üzüntüsüne sevinmeyi bilmeyen bir kültürümüz vardı. Savaş sahnesinde yaralıları tedavi ettik. Benim rahatsızlığıma sevinenler. Ben Rabbe gitmekten hiç endişe etmedim. Günün birinde icabet edeceğim. Din düşmanlığı, İslam'dan nefret sizi bu kadar mı kör, zavallı, sefih ve müptezel etti. Yazık. Kaldığımız yerden inşallah daha gayretle devam edeceğiz. Rabbin istediği yere kadar.