Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar ve mazlumlar acı çekerken, İslam âlemi sessizliğe gömülmüş durumda. Bu sessizlik, Gazze'de öldürülen yüzlerce masum insanın, gazetecilerin, sağlık çalışanlarının ve Birleşmiş Milletler (BM) personelinin seslerini bastıran bir boşluk gibi yankılanıyor. Ancak bu sessizlik, yalnızca mazlumların değil, aynı zamanda tüm insanlığın vicdanında derin yaralar açıyor.
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda 168 gazeteci, 600 sağlık çalışanı ve 205 BM çalışanı hayatını kaybetti. Bu saldırılarda 20 bin çocuk ve 10 bin kadın yaşamını yitirdi. Peki, bu durum karşısında insan hakları savunucuları, kadın ve çocuk haklarını savunan örgütler, medya özgürlüğünü savunan kuruluşlar nerede?
Sözde Özgürlük Savunucuları ve Medya Örgütleri Nerede?
İsrail’in sosyal medya platformlarına yönelik kısıtlamaları ve sansürleri nedeniyle ayağa kalkarak “özgür medya” diye bağıranlar, Gazze’de öldürülen gazeteciler için neden sessiz? Medya özgürlüğünü savunan sözde örgütler, gerçek bir baskı ve katliam yaşanırken neden ortada yok? Gazetecilerin hayatını korumak ve haklarını savunmakla görevli olan bu örgütler, Gazze’de yaşanan vahşet karşısında neden sessizliğe büründü?
Dünyada ve Türkiye’de medya çalışanlarının hakkını korumak için kurulmuş örgütler nerede? Neden bu katliama karşı bir ses yükseltmiyorlar? İsrail’in medya üzerindeki baskısı, Gazze’deki gerçekleri dünyaya duyurmak isteyen gazetecilerin hayatını tehdit ederken, bu örgütler neden sessiz kalıyor?
Kadın ve Çocuk Haklarını Savunan Kuruluşlar Nerede?
Dünyada çocuk ve kadın haklarını savunmak için kurulan sayısız kuruluş var. Ancak Gazze’de 20 bin çocuk ve 10 bin kadın hayatını kaybederken, bu kuruluşlar neredeydi? Kadın hakları dernekleri, feminist örgütler, çocuk haklarını savunan kuruluşlar neden bu acımasız katliam karşısında sessiz kaldı?
Bu kuruluşlar, kendi çıkarlarına uygun gördükleri konularda seslerini yükseltirken, gerçek bir insanlık dramı yaşanırken sessiz kalmayı tercih ediyor. Gazze’de yaşanan zulüm, bu kuruluşların sessizliğiyle daha da derinleşiyor.
Sağlık Çalışanlarının Hakları Nerede?
Gazze’de 600 sağlık çalışanı öldürüldü. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Türk Tabipler Birliği (TTB) ve diğer sağlık çalışanlarının haklarını savunmak için kurulmuş meslek örgütleri bu duruma neden sessiz kaldı? Sağlık çalışanlarının hayatlarını kaybettiği bir ortamda, bu örgütler neden tepki göstermiyor?
Bu sessizlik, yalnızca Gazze’deki sağlık çalışanlarının değil, tüm dünyanın sağlık çalışanlarının haklarının nasıl savunulduğunu sorgulamamıza neden oluyor. Bu durum, insanlığın ortak vicdanında derin yaralar açıyor.
İslam Dünyasının Sessizliği
Dünya üzerinde 1,8 milyar Müslüman yaşıyor. Ancak Gazze’de yaşanan katliam karşısında bu Müslümanların büyük bir kısmı sessiz kaldı. Bu sessizlik, İslam âleminin birlik ve dayanışma eksikliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Türkiye, İsrail ve Sabetayist Yahudi boyunduruğundan kurtulup gerçek ve bağımsız bir ülke/toplum olmak istiyorsa, şu dört adımı atmalıdır:
1. Soyadı Kanunu Değişikliği: Herkese öz kimliği ve adı soyadı ile yeni bir kimlik verilmeli. Böylece Müslüman Türk kimliği ile takiye yaparak bizden görünüp milletin dinine ve devletin menfaatine ihanet edenler öz kimliği ile bilinecek.
2. 5816 Sayılı Kanunun Kaldırılması: Bu kanun kaldırılarak ifade özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü sağlanmalı.
3. Kozmik Odaya Girilmesi: Takiyeci Sabetayist Zümre’nin yönetildiği kozmik odaya girilerek, gerçekler ortaya çıkarılmalı.
4. Kemalizm'in Paganist Ritüellerine Son Verilmesi: Kemalizm’in 1930 model lider fetişizmine dayalı paganist öğreti ve ritüeller devletin resmi ideolojisi olarak tüm Müslüman toplumuna dayatılmamalı.
Türkiye, bu adımları atmadan ne İsrail’in ne de takiyeci Sabetayist Zümre’nin tasmasından boynunu kurtaramaz. Ancak bu adımlar atıldığında, Türkiye gerçek ve bağımsız bir ülke olma yolunda önemli bir adım atmış olacaktır. Gazze’de yaşananlar, yalnızca Müslümanların değil, tüm insanlığın ortak vicdanını sarsmalı ve bir uyanışa vesile olmalıdır.