500'e yakın kan davasını bitirerek binlerce cinayeti önleyen Diyarbakırlı 'arabulucu' Hacı Sait Şanlı 1944 yılında DİYARBAKIR'ın Lice İlçesinde dünyaya geldi.
Daha 5 yaşındayken, kan davası nedeniyle ailesiyle birlikte Muş'un Malazgirt İlçesi'ne göç etti. Şanlı, bir inek kuyruğunun kesilmesi sonucu başlayan kan davasıyla daha 14 yaşındayken tanıştı. Şanlı ailesine ait bir ineğin komşunun bahçesine girmesi sonucu, kuyruğu kesilince kan davası başladı. Bunu hazmedemeyen Şanlı'nın amcası silahını çekerek komşusunu öldürdü. Aynı gece Şanlı ailesinin büyüklerinin aldığı karar gereği, kan davasının büyümemesi amacıyla Diyarbakırın Lice ilçesinden Muşa göç etti. Şanlı, göçün nedenini bilmediği için amcasına sorduğunda, Artık kan davalıyız. Bizden bir erkeğin öldürülmesi gerek ve ben bunu istemiyorum cevabı karşısında, ilk kez kan davasının ne anlama geldiğini öğrendi.
Şanlı, bunun üzerine sadece kendi ailesini değil bölgedeki kan davalarının sona ermesi için çalışma başlattı. O dönemde okur- yazar bile olamayan Sait Şanlı, o tarihten itibaren bölgedeki kan davalı ailelerin barış yollarını bulmaya başladı. Muşun Malazgirt İlçesi'nde tanıştığı İhsan Tunç ve ilçe Müftüsü Mümin Türkerden Kan davasını nasıl bitiririm sorusunun cevabını öğrendi.
24 yaşında Diyarbakıra yerleşen ve kasaplık yapmaya başlayan Şanlı, o dönemde bir kaç kan davalı aileyi barıştırsa da adı pek bilinmemekte ancak gittiği her ortamda saygı görmeye başladı. Üstlendiği misyoun sürdürmeye kararlı olan Şanlı, barışla nokladığı kan davaları nedeniyle önce Diyarbakır, bölge ve Türkiye genelinde tanınan bir kişi oldu. Siyasi partiler tarafından milletvekilli adaylığı teklif alan Şanlı, Milletvekili olursam misyonumu yitiririm diyerek bu teklifleri geri çevirdi. Gazeteci Bayram Yaşlı, Sait Şanlının, yaşamını anlatan Yeter kan akmasın, barışa adanmış bir hayat hikayesi adlı kitabı yazdı. Şanlı, kitapta, Ben Sait Şanlıyım. Sıradan bir vatandaşım. Hiçbir şeyim yok benim. Nereye gidersem herkes ayağa kalkıyor. Bu duruma üzülüyorum. Ama diyorlar ki Senin yaptığın karşısında, bizim oturma şansımız yok. Senin her kese bir iyiliğin var. Camiye gidiyorumki cami Allahın evi, orada bile insanlar bana yer vermeye çalışıyor. Bak. Hepimiz öleceğiz, ben de öleceğim. Yarın öldüğümde arkamda çocuklarıma bırakacağım öyle büyük bir servetim yok. Ancak Malazgirtte başladığım ve sonrasında Diyarbakırda devam ettiğim bu çalışmalar ile benim ülkeme ve bölge insanıma bıraktığım bir eserim var. O zaman Sait Şanlının adı geçtiğinde insanlar arkamdan diyecek ki 'Allah Rahmet eylesin' işte bu yeter bana sözlerine yer verildi.
Şanlı, Ben kan davası nedeni ile çok acı çektiğim için başkasının acı çekmesini istemiyordum. Kan davası yüzünden varlık içerisinde yokluk çektim. Benim çektiğim bu yokluğu başkaları çekmesin istedim. Onun için bunu kendime bir görev bildim. Bu fikir zaten Malazgirte göç ettiğimizde başlamıştı. Ne demekti ki insanların bir gecede yerlerini yurtlarını terkedip bilinmeyene göçetmesi; Bunun izahı mümkün değildi. Anne ve babama da bu fikrimi söyledim. Onlar da kan davası mağduru oldukları için onlar da karşıydı. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa yapmaya kararlıydım dedi.
Kitapta Sait Şanlının tüm hayat hikayesi anlatılıyor. Kitabın bir bölümünde Sait Şanlı, Daha yapılacak çok iş var. Benim mücadelem insanlar birbirlerine silah sıkmayıncaya kadar devam edecek. Pes etmek, hastalanmak yok... görüşleri aktarılıyor.
Kurduğu barış komitesiyle yıllarca köy köy dolaşarak kan davalarını bitirdi, kan davasına dönüşme olasılığı olan husumetleri bitirdi.
Bunu nasıl yaptığını Vatan gazetesindeki röportajında şöyle anlatmıştı: Biniyorum arabaya, ailenin kapısına gidiyorum. Gerekirse ağlıyorum, sızlıyorum. Annelerin babaların elini öpüyorum. Yeter ki kan akmasın. Barış Komisyonu adında beş kişilik bir grubum var. Aileyle ilk önce onlar temasa geçiyor. Bu grupta bir köy imamı var. Kuran-ı Kerimin emirlerini, hadislerini onlara söylüyor. Ayrıca muhtar var. Devleti temsil ediyor. Hukukçu var. Avukat Siz intikam almaya kalkarsanız, bu kadar ceza alırsınız, aileniz mağdur olur diyor. Öğretmen çocukların eğitiminden söze giriyor...
Şanlı kan davalarına karşı kız çocuklarının okutulmasını, berdel evliliğin kaldırılmasını, tüm evliliklerin resmi nikâhlı olmasını ve bölgedeki bütün köylerde barış komiteleri kurulmasını istiyordu.
500'e yakın kan davasını bitirerek binlerce cinayeti önleyen Diyarbakırlı 'arabulucu' Sait Şanlı, 11 Ağustos 2009da (65 yaşında) öldü. AFP, 2006'da Şanlı'yı Nobel'e aday göstermişti
DİYARBAKIR/İSTANBUL - 448 kan davası, 97 kız kaçırma ve 196 yaralamaya bağlı husumeti barışla sona erdirince 2006 yılında Fransız Haber Ajansı (AFP) tarafından Nobel Barış Ödülüne aday gösterilen Sait Şanlı, öldü. Güneydoğunun barış elçisi, Diyarbakır Kasaplar Odası Başkanı Şanlı 65 yaşındaydı.
Şanlı, ölmeden yaklaşık üç hafta önce aort damarlarındaki sorun nedeniyle Ankara Güven Hastanesine kaldırılmıştı. Geçirdiği iki ameliyata rağmen kurtarılamayan gönüllü barış elçisi Diyarbakıra getirilerek toprağa verildi... Avukat, öğretmen ve imamın da yer aldığı barış komiteleriyle dolaşarak binlerce cinayeti önleyen Şanlı, kan davasının ne demek olduğunu çok yakından biliyordu.
Aynı zamanda Liceliler derneğini kurarak dernek başkanlığınıda yaptı. En önemlisi sonradan başta Diyarbakır ve hatta Türkiyede yayılacak olan Yas Evlerinin ilki olan Liceliler Yas Evininde kurucusudur.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.