Araştırmacı, siyasetçi Battal Aldudak, Afganistanda son zamanlarda yaşananlar ve Talibanın Afganistanı ele geçirmesini, ABDnin Afganistanı terketmesinin Talibana bir devir teslim olduğunu belirtti.
Araştırmacı, siyasetçi Aldudak, Afganistanda yaşanan olaylara ilişkin açıklamalarda bulundu. Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) tam bir skandal İçinde hezimeti yaşamış vaziyette olduğunu belirten Aldudak, Ünlü Düşünür zorunlu hallerde kaçışı bir sanat gibi görürken ve kaçışın bir felsefesi olduğunu vurgulayıp farklı tekniklerinden söz ederken, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) tam bir skandal İçinde hezimeti yaşamış vaziyette, henüz ilan edilmemiş olsa da utanç verici bir yenilgiyi tatmış durumda gözüküyor. Şimdilik! Afganistanda son günlerde olup bitenler, ABDnin alelacele ve palas pandıras kaçışı, Bidenın açıklamalarından çıkan sonuç bize ortada bir sanat falan olmadığını çok açık gösteriyor. O dönemlerde senatör yetkilisi olan 2003te Afganistanda ulus inşasını gerçekleştiremezsek kaos doğar, bu kaos kana susamış savaş ağaları, uyuşturucu kaçakçıları ve terörist üretir. diyen Biden birkaç gün önceki konuşmasında bir günah çıkarmakomedisine dönüşen panik psikolojisinin matuf edilmesi çok da yanlış bir değerlendirme olmayacaktı, Afganistandaki misyonumuz hiçbir zaman ulus inşasıyla ilgili olmadı
Birleşik merkezi demokrasi yaratma hedefimiz yoktu dediyse, bunun
nedeni yaşlılığın getirdiği hafıza kaybı değil, yenilginin bilinç altından dışa vurma hali olarak da yorumlanacaktı. Trilyonlarca dolarların harcandığı bir işgal ve girişilen en uzun savaşın sonucunda, İnandırıcı hiçbir şey söyleyememeyi de içeren bir düş kırıklığı belki de. Seferin her zaman zaferle sonuçlanmadığını bize yakın geçmişin en somut örneği olarak karşımıza çıkacaktı. Yakın gelecekte devran döner mi bilinmez dedi.
AMERİKA SORUNLARI ÇÖZEBİLİR VE DÜNYA ONU TAKDİR EDER
ABDnin Dünyayı kendi imgesine göre bir yer haline getirme konusundaki aşırı ihtirasından asla vazgeçmeyeceğini de sözlerine ekleyen Aldudak, Amerikanın dünyadaki rolü hakkında kökleri derin ama yanlış kendinden eminliği var; First America! (Önce Amerika). Dünyayı kendi imgesine göre bir yer haline getirme konusundaki aşırı ihtirasından asla vazgeçmeyecekti. Düşünmek ya da hissetmek için asla kendini işgal ettiklerinin yerine koymadı. Dini bir inanç haline gelmiş evrenselciliğe inandı; Amerika sorunları çözebilir ve dünya onu takdir eder. Hayır, hayır. Amerika silaha başvurarak çözdüğünden daha fazla sorun yarattı. Günün sonunda bu bir ahlaki hezimetten başka bir şey değildi. Amerikanın bu dikiş tutmamazlığı, kendine yardım ederek kimseye yardım falan etmiyordu aslında. Biden, uluslararası sorumluluk hakkında çok şey söyleyip aynı zamanda az sorumluluk almak bakımından Donald Trumptan daha fazla Önce Amerika'cı bir başkan. Savaşı Bush başlattı, Obama barış konusunda kararsızdı ama Amerikanın sonuna kadar sorumlu olduğuna inandılar. Trump, Afganistandan kaçma konusunda açıkça konuşan ilk Amerikan başkanıydı. Ancak en azından Trump Önce Amerika konusunda samimiydi. Biden her iki şeyi birden istiyor hem bencil hem de dürüst olacaktı. Ve Afgan'ları acıya sürükleyerek hazin bir sona terk edecekti diye konuştu.
TALİBAN KENDİ KAFASINDAKİ İDEOLOJİYİ EGEMEN KILMA ÇABASINDA
Talibanın kendi kafasındaki ideolojiyi egemen kılma çabasında olduğunu da sözlerine ekleyen Aldudak, ABD, Afganistanda mağlup oldu tezi, ucu açık bir analiz olurdu. Ancak bu Afgan halkının zaferi anlamına da gelmeyecekti. Çünkü Taliban, Afganistana güçlü, istikrarlı, müreffeh bir düzen umudunu vermiyor. Kendi kafasındaki İdeolojiyi egemen kılma çabasında. Kaldı ki, Taliban karşıtlığının ABD sempatizanlığına dönüşmesi ne kadar yanlış ise ABD karşıtlığının Taliban güzellemesine dönüşmesi de o kadar yanlıştır. Her iki yaklaşım da sorun vaad etmektedir. ABD emperyalizmiyle Orta Çağ karanlığı arasında tercih yapmak, bu veya şu demek zorunda olmamalıdır hiç kimse. Bazen tercihler seçenekler arasında olmaya biliyor. Afganistanın Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve genç Türkiye Cumhuriyetini örnek aldığı dönemde, kısa sürede önemli atılımlar yaptığını hatırlatmak da şarttır. Bununla beraber, Batıdan da gelen tepkiler epey dikkat çekici. Nerdeyse her taraftan artık tek ses yükseliyor. Yenildik. ABDnin İç kamuoyunun yani sıra Avrupa Birliği (AB) dahil olmak üzere herkes NATOnun ve ABDnin Afganistanda yenildiğini yüksek tonda seslendirmeye başladı. İkinci Dünya Savaşından sonra dünya jandarmalığı rolüne soyunan ama girdiği her savaşların büyük çoğunluğunu hezimetle sonuçlandıran ABDnin bırakın geri çekilmeyi, kaçmayı bile doğru dürüst beceremeyecekti artık. ABDnin Dış işleri Bakanı Blinken'ın, neredeyse mukavemet göstermeden çöken Afgan ordusuna karşın ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini savunması ve "Taliban, Kuzey Vietnam ordusu değil. Yetenek açısından uzaktan bile karşılaştırılabilir değiller. Afganistan'da bir büyükelçiliğin çatısından insanların tahliyesini gerektirecek bir durum olmayacak. " şeklindeki öngörüsüz yorumlarda bulunsa da, aslında tam da kanayan yaraya parmak basmış olacaktı. Ve olan olmuştu artık.. Afganistandaki görüntülerin dünya kamuoyunda doğrudan doğruya Vietnam yenilgisini çağrıştırması, elçilik binasından havalanan son helikopter simgesinin yıllar sonra tekrar dolaşıma girmesi, geride bırakılan işbirlikçiler, panik havası vs. bir geri çekilmenin değil, ağır yenilginin gerçeklerini Gün yüzüne çıkaracaktı dedi.
İMPARATORLUĞUN BAŞI ÇAMURA BELENMİŞTİ!
İmparatorluğun başının çamura belendiğini de belirten Aldudak sözlerini şöyle sürdürdü:
1970lerin ortalarında Vietnam yenilgisini tekrarlayan bir Amerikan hezimetini mi yaşıyoruz? Bilinmez! Ancak aynı şekilde ABDnin bu yenilgiyi İran, Çin ve Rusyaya zarar vermek için tezgahladığını belirtmek de gerçekçi bir yaklaşım alacaktı. Şüphesiz ABDnin arkasında bıraktığı tablo iç açıcı değildir. Kabil Havalimanından ayrılan ABD uçaklarının görüntüleri ve kaotik ortam, uzun yıllar boyunca bu ülkenin imajına zarar verecekti, ve tarihin raflarında yerini alması kaçınılmazdı artık. Fakat Washington yönetiminin küresel hakimiyetinin geleceğine sirayet edecek mutlak bir yenilgiye uğradığı tezi de tartışmalıdır. Çünkü ABDnin Afganistandan çekilmesi, küresel jeopolitiğe ilişkin yaklaşımında meydana gelen değişime işaret etmektedir.
Peki bu bir yenilgi miydi, yoksa çok daha derin bir planın devamı mi olacaktır?
Özü itibarıyla ABDnin Afganistandan çekilmesiyle birlikte kesin olan tek gerçeklik bu ülkedeki belirsizliktir. Geçmiş yıllarda Orta Asyada oluşan güvenlik ortamı ve terör gruplarının bu bölgeye sirayet edememesi, büyük ölçüde Amerikan ve NATO askerinin bölgede konuşlanması ve terör gruplarını kendi üzerine çekmesiyle ilgiliydi. Bu durumdan en çok yararlanan ülke de Çin olmuştu. Hatta Kuşak-Yol Projesi kapsamında başlatılan yatırımların sürdürülebilmesi için gerekli olan uzun vadeli güvenlik ortamı, Pekinin avantajına olmuş ve Çinin Orta Asyada Rusyayı da geçecek bir nüfuz kazanmasına yol açmıştır. Dolayısıyla bölgede yaşanan bu güç değişiminden son zamanlarda Moskova da tedirgin olmuştur. Zira ekonomik yatırımların ön planda olduğu bu dönemde Rusya, Çine karşı alternatif olmaktan çok uzak bir görüntü çizmiştir.
Özetle Satranç tahtasında ki hareketlendirmede ABDnin Afganistandan çıkarken ülkede oluşabilecek istikrarsızlığı kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışacağı açıktır. Dolayısıyla ABD, Hint-Pasifikte Çine karşı bir ittifak kurarken; bölgedeki istikrarsızlığın Çine sirayet etmesini arzulamaktadır. Bu nedenle ABD, Taliban yönetimindeki Sünni bir Afganistanı hem Çine hem de İrana karşı kendi çıkarlarına uygun görebilir. Sonuç olarak, ABDnin Afganistandan çekilmesi kesin bir mağlubiyet olarak okunmamalıdır. Çünkü bölgede kimin kazanacağını veya kaybedeceğini söylemek için henüz erkendi.